Aksiyon Reklam

Hastalarla eczacılar arasında tartışma

blank
Redaktor tarafından
13 Temmuz, 2013 16:28 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 15.12.2025 14:50
Okuma Süresi: 4dk
Tıklanma Sayısı: 1
Yorum Sayısı: 0
Reklam

Elektronik reçeteye geçilmesiyle birlikte hastalarla eczacılar arasında bir takım tartışma yaşanmaya başladı.

Hastalar ilacını eczaneden alırken ya da aldırırken dikkat ve takip etmeliler

Verilen reçete şifresiyle eczanelere giden vatandaşlar, doktorun yazdığı ilaçları görmedikleri için tereddüde düştü. Sosyal Güvenlik Kurumu'nu (SGK) soru yağmuruna tutan hastalar, "Eczane doktorun yazdığı ilaç yerine başka ilaç veriyor, orijinal hap yerine eşdeğer hap alıyoruz" şikâyetlerini iletti. Türkiye genelinde uygulamaya giren e-reçeteyi 120 bin doktor kullanıyor. E-reçeteye geçilmesiyle beraber, kâğıt reçetenin tarihe karışması hastalarda kafa karışıklığını da beraberinde getirdi. Doktorun sadece şifre verip gönderdiği hastalar yazılan ilaçları göremediği için tedirgin oldu. SGK’ ya benzer şikâyetleri ulaştıran vatandaşlar, "Eczacılar muadil ilacı veriyorsa ben nereden bileceğim" gibi kaygılarla kâğıt reçetenin de kendilerine verilmesini istiyor.

1 MİLYON REÇETE

Her gün 1 milyon reçetenin girildiği sistemde e-reçetenin hizmetleri hızlandırdığını dikkate alan SGK yönetimi ise vatandaşlar için orta yol buldu. SGK yetkilileri de "Doktordan elektronik reçeteyle şifrelediği ilacın ismini bir kâğıda yazmasını isteyin" çağrısında bulundu.

Kurum yetkilileri, "E-reçeteyle hastalara hekimin yanından ayrılırken reçete verilmemesini önermiyoruz. Hekimle hasta arasındaki ilişkiyi güçlendirme açısından kâğıt reçete önemli. Biz devletin eczanelere ödeme yapmasını kolaylaştırmak için e-reçeteyi getirdik. Eczaneler artık kuruma kâğıt reçete göndermiyor. Hastalarımız reçete mi alabilir miyim talebinde bulunabilir ve doktorundan ilaçların çıktısını alabilirler" değerlendirmesini yaptı.

Elektronik reçetede eczanelerin muadil ilaç verme sorunu nasıl çözülecek?

Eşdeğer ilaç mı, orijinal ilaç mı? Son aylarda Sağlık Bakanlığı, eczaneler, doktorlar ve ilaç firmaları arasında eşdeğer ilaç-orijinal ilaç savaşı yaşanıyor. Bu tartışma farkında değil ama ‘sade vatandaş’ı da çok yakından ilgilendiriyor.

Olay özetle şöyle: Sağlık Bakanlığı ve geri ödeme kurumlarının mutabakatıyla ülkemizde bir süre önce ‘Eşdeğer İlaç Uygulaması’ na geçildi. Bu uygulamaya göre geri ödeme kurumları hekimin yazdığı ilacın eşdeğeri olan ucuz ilaçların bedelini karşılıyor, hastanın reçetesindeki ilaç daha pahalı ve hasta mutlaka bu ilacı almak istiyorsa eczaneye fark ödemesi gerekiyor. Bazı doktorlar ise bu uygulamaya karşı çıkarak reçetelerine ‘muadil ilaç vermeyiniz’ şeklinde bir uyarı yazmaya başladılar. Bu durum ise hasta ve eczacıyı karşı karşıya getirdi, tartışmalar yaşanmaya başladı. Bunun üzerine Sağlık Bakanlığı valiliklerden reçetelerinde ‘muadil ilaç vermeyiniz’ ibaresini kullanan hekimlerin, yasal işlem yapılması için Sağlık Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumuna bildirilmesini istedi. Doktorların bir kısmı ‘İlla benim yazdığım ilaç verilecek’ diye tuttururken, eczacılar ve Sağlık ve Maliye Bakanlıkları ‘Eşdeğer ilaç verilmeli’ diye diretiyorlar.

Doktorlar mı haklı, eczacılar mı, yoksa Bakanlık mı?

Bu sorunun cevabına geçmeden önce eşdeğer ilaç nedir, orijinal ilaç nedir ona bakalım. Orijinal ilaç veya referans ilaç uzun araştırmalar ve klinik çalışmaları sonucu belli bir hastalık üzerinde olumlu etki yaptığı kanıtlanmış, temeli patentli bir moleküle dayanan ve daha önceden benzeri olmayan yeni ilaçlar için kullanılan bir uluslararası terimdir. Bildiğim kadarıyla piyasaya çıkma şansı yakalayan orijinal bir ilaç için yapılan harcamalar bir milyar dolar civarındadır. Üretici firmanın araştırma ve geliştirme için yaptığı harcamaların karşılığını alabilmesi ve yeni araştırmalar için de kaynak yaratabilmesi için orijinal ilaçların belirli bir süre başka firmalar tarafından üretilip satılmasına izin verilmez. Ancak patent ve veri koruma süresi dolduktan sonra başka ilaç firmaları aynı ilacı üreterek piyasaya verebilirler. İşte bu ilaçlara da jenerik ilaç veya eşdeğer ilaç adı verilir. Eşdeğer ilacın orijinal ilaç ile aynı etken maddeyi aynı miktarda ihtiva etmeli ve tedavi etkinliği de aynı olmalıdır. Eşdeğer ilaçların en önemli özelliği araştırma-geliştirme ve klinik etkinlik-güvenlik çalışmaları yapılmadığı için maliyetlerinin orijinal ilaca göre çok düşük olmasıdır. Bu sayede mesela 50 lira olan bir ilacın fiyatı 5 liraya hatta daha da aşağı düşebilmektedir. Orijinal ilaç üreten firmalar ‘eşdeğer ilaç orijinal ilacın yerini asla tutamaz’ diye beyin yıkıyor olsalar da, bunları ‘ikinci el ilaç’ diye kötüleseler de eşdeğer ilaçlar maddi imkânları yeterli olmayan kesimin de bu tedavilerden faydalanması mümkün kılan çok yerinde bir uygulamadır. Dünyanın en zengin ülkelerinde de eşdeğer ilaç kullanılmaktadır. Hekimliğe başladığım ilk günlerden beri hep eşdeğer ilacın yanında oldum. Hastalarıma eşdeğer ilaç yazdım, kendim de gerektiği zaman bu tür ilaçları kullandım. Otuz senelik hekimlik hayatımda da herhangi olumsuz bir durumla karşılaşmadım.

Şimdi gelelim kimin haklı kimin haksız olduğuna!

Doktorun yazdığı ilacın eczacılar tarafından değiştirilmesi hasta-doktor arasında bir güven sorunu yaratır veya her doktor hastasının kendi yazdığı ilacı kullanmasını istemek hakkıdır gibi iddialar bana kalırsa geçersiz bahanelerden başka bir şey değildir. Doktorun eşdeğer ilaca itiraz etmesi kesinlikle doğru değildir. Hatta doktorlar reçetelerine ilacın piyasa adını değil, içindeki kimyasal maddenin ismini yazmalıdır. Tedavi başarısı ve yan etkiler ilacın orijinal veya eşdeğer olmasıyla değil, ilaçtaki kimyasal maddeyle ilgilidir. Hem de bu sayede ilaç firması-doktor ilişkisi de sıfırlanmış olur. Eczacıların eşdeğer ilaç verme hakları vardır, çünkü günümüzde aynı etken maddeydi ihtiva eden pek çok ilaç vardır ve her eczanenin bunların tümünü her zaman bulundurması imkânsızdır. Ancak bugün ‘Eşdeğer ilaç etkilidir, eczacınıza güvenin’ diye reklâm kampanyaları düzenleyen eczacılar hastalara en ucuz olan eşdeğer ilacı değil kendilerine bir takım menfaatler sağlayan ilaç firmasının ürününü vermektedir. Doktor-ilaç firması arasındaki çıkar ilişkisi eczacı-ilaç firması arasında da vardır.

Gelelim neticeye Eşdeğer ilaca evet, evet, evet! Ama iki şartla. Bir: Sağlık Bakanlığı’ nın eşdeğer ruhsatı verdiği bir ilaç hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde ‘eşdeğer’ olmalıdır. İki: Farklı firmaların eşdeğer ilaçlarının fiyatları da eşdeğer olmalıdır. Maliye Bakanlığı aynı işi gören bir ilaca beş-on misli para ödememekte son derece haklıdır. Orijinal ilaca verilen para israftan başka bir şey değildir.

Prof Ahmet Küçükusta

Bizi sosyal medyadan takip edin
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

Türk dünyasının ortak vicdanı Ankara’da buluşuyor

blank
Redaktor tarafından
14 Aralık, 2025 16:42 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 15.12.2025 14:50
Okuma Süresi: 3dk
Tıklanma Sayısı: 12
Yorum Sayısı: 0
Reklam

Türk dünyasının tarihsel hafızasını, kültürel sürekliliğini ve millî kimlik bilincini taşıyan Türk dili, 15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü kapsamında Ankara’da düzenlenen yüksek düzeyli bir programla uluslararası gündeme taşınıyor.

Dünya Türk Dili Ailesi Günü’nde TÜRKSOY ve MHP’den Güçlü Dil Birliği Vurgusu Türk Dili: Ortak Kimliğin, Medeniyetin ve Stratejik Birliğin Temel Taşı

TÜRKSOY öncülüğünde ve Milliyetçi Hareket Partisi’nin fikrî ve siyasi perspektifiyle şekillenen etkinlik, Türkçenin yalnızca bir iletişim aracı değil; aynı zamanda bir medeniyet dili ve stratejik birlik unsuru olduğunu vurguluyor.

TÜRKSOY: Türk Dünyasında Kültürel Birliğin Kurumsal Temsilcisi

Türk dünyası ülkeleri arasında kültürel iş birliğinin en güçlü kurumsal yapılarından biri olan TÜRKSOY’un ev sahipliğinde gerçekleştirilecek program, Türk dilinin ortak gelecek inşasındaki merkezi rolünü ele alacak. TÜRKSOY Genel Sekreteri Sultan Raev’in yapacağı değerlendirmelerin, Türk dünyasında dil temelli bütünleşmenin kurumsal derinliğini ve sürekliliğini ortaya koyması bekleniyor.

Akademik Perspektiften Türk Dili ve Medeniyet Bilinci

Programın akademik boyutunda, Ahmed Cevad Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy, Türkçenin tarih boyunca devlet kuran, kültür inşa eden ve millet bilinci oluşturan yönünü ele alacak. UNESCO Eğitim Komisyonu Üyesi Prof. Dr. Ali Yakıcı ise Türk dilinin korunması, geliştirilmesi ve küresel ölçekte görünürlüğünün artırılmasına yönelik bilimsel ve evrensel yaklaşımları değerlendirecek. İsmail Gaspıralı Dış Politika Enstitüsü Başkanı Doç. Dr. Esma Özdaşlı’nın konuşması ise Türk dünyasında dil birliğinin kültürel diplomasi, dış politika ve çok boyutlu iş birliği açısından taşıdığı stratejik önemi akademik bir çerçevede ele alacak.

MHP Perspektifi: Türkçe Millî Kimliğin ve Devlet Aklının Taşıyıcısıdır

Etkinliğin siyasi boyutunu temsil eden TBMM MHP Grup Başkanvekili ve Nevşehir Milletvekili Prof. Dr. Filiz Kılıç’ın, Türkçenin Türk milletinin varlık bilincini taşıyan temel unsur olduğuna vurgu yapması bekleniyor. Prof. Dr. Kılıç’ın değerlendirmeleri, Milliyetçi Hareket Partisi’nin Türk dili, Türk kültürü ve Türk dünyası merkezli devlet anlayışını güçlü bir şekilde yansıtacak.

Ankara’dan Yükselen Mesaj: Türk Dili Geleceğin Birlik Zeminidir

Dünya Türk Dili Ailesi Günü kapsamında düzenlenen bu uluslararası nitelikli program, Türkçülük düşüncesinin temel ayaklarından biri olan dil birliğini pekiştirmeyi, ortak kültürel hafızayı diri tutmayı ve Türk dilini gelecek kuşaklara güçlü bir miras olarak aktarmayı amaçlıyor. Ankara’dan yükselen bu ortak sesin, Türk dünyasında yeni bir kültürel ve fikrî sinerji oluşturması bekleniyor. The Shared Conscience of the Turkic World Meets in Ankara: Strong Emphasis on Linguistic Unity by TURKSOY and the MHP on World Turkic Language Family Day

The Turkic Language: The Foundation of Shared Identity, Civilization, and Strategic Unity

The Turkic language, which embodies the historical memory, cultural continuity, and national identity of the Turkic world, is being brought to the international agenda through a high-level event held in Ankara on the occasion of World Turkic Language Family Day on December 15. Organized under the leadership of TURKSOY and shaped by the intellectual and political perspective of the Nationalist Movement Party (MHP), the event emphasizes that the Turkic language is not merely a means of communication, but a civilizational language and a strategic pillar of unity.

TURKSOY: The Institutional Representative of Cultural Unity in the Turkic World

Hosted by TURKSOY, one of the strongest institutional frameworks for cultural cooperation among Turkic states, the program will address the central role of the Turkic language in building a shared future. The assessments to be delivered by TURKSOY Secretary General Sultan Raev are expected to highlight the institutional depth and continuity of language-based integration across the Turkic world.

The Turkic Language and Civilizational Consciousness from an Academic Perspective

Within the academic dimension of the program, Prof. Dr. Ruhi Ersoy, President of the Ahmed Javad Institute, will address the role of the Turkic language as a historical force that has built states, shaped cultures, and formed national consciousness. Prof. Dr. Ali Yakıcı, a Member of the UNESCO Education Commission, will evaluate scientific and universal approaches aimed at preserving, developing, and enhancing the global visibility of the Turkic language. Assoc. Prof. Dr. Esma Özdaşlı, President of the Ismail Gaspıralı Institute for Foreign Policy, will examine the strategic significance of linguistic unity in the Turkic world in terms of cultural diplomacy, foreign policy, and multidimensional cooperation from an academic standpoint.

The MHP Perspective: The Turkic Language as the Carrier of National Identity and State Wisdom

Representing the political dimension of the event, Prof. Dr. Filiz Kılıç, Deputy Group Chair of the MHP in the Turkish Grand National Assembly and Member of Parliament for Nevşehir, is expected to emphasize that the Turkic language is the fundamental element carrying the existential consciousness of the Turkish nation. Her evaluations will strongly reflect the MHP’s state-centered approach to the Turkic language, culture, and the broader Turkic world.

A Message Rising from Ankara: The Turkic Language as the Ground of Future Unity

This international program organized on the occasion of World Turkic Language Family Day aims to strengthen linguistic unity—one of the core pillars of Turkism—revitalize shared cultural memory, and transmit the Turkic language to future generations as a powerful legacy. The collective voice rising from Ankara is expected to generate a new wave of cultural and intellectual synergy across the Turkic world. Aşağıda talebiniz doğrultusunda uluslararası internet basınına uygun, TDK’ya uygun, özgün, intihal riski taşımayan, Türkçe ve İngilizce olmak üzere iki dilli, haber imzası net ve kurumsal biçimde düzenlenmiş haber imza bölümü yer almaktadır:   Haber ve - and News: Yalçın ÇELİK Technical Teacher  Senior Mechatronics Engineer   Journalist – Writer
Bizi sosyal medyadan takip edin
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.